Cumhurbaşkanı Erdoğan: Küresel planda adından söz ettiren ülkeler arasındayız
İstanbul, 18 Temmuz (hibya) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Kurmay Subaylar Mezuniyet Töreni'nde konuştu.

İstanbul, 18 Temmuz (hibya) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Kurmay Subaylar Mezuniyet Töreni'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
"Milli Savunma Üniversitemizin kıymetli rektörü, kahraman ordumuzun değerli subayları, kıymetli hocalarım, saygıdeğer misafirler sizleri en kalbi duygularımla hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
Kurmaylık eğitimlerini başarıyla tamamlayan subaylarımızın mezuniyet töreni vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan memnuniyet duyuyorum. Sizlerin şahsında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her bir mensubuna buradan selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum.
Bugün 80'i dost ve kardeş ülkelerden gelen askeri misafir personel olmak üzere toplam 241 subayımızın mezuniyet heyecanına şahitlik ediyoruz. 14. dönem müşterek komuta ve kurmay eğitimi ile 7. dönem kuvvet harp enstitüleri komuta ve kurmay eğitimlerini alınlarının akıyla nihayete erdiren her bir subayımızı yürekten tebrik ediyorum. Ordumuzun farklı kademelerinde kurmay unvanıyla üstlenecekleri yeni vazifelerinde kendilerine şimdiden başarılar diliyorum.
Peygamber ocağı olarak gördüğümüz Silahlı Kuvvetlerimizin istisnasız her bir ferdi, milletimizin gözbebeği, umudu, kıvanç kaynağı ve iftihar beratıdır. Rabbim sizleri her türlü tehlikeden, beladan, musibetten korusun. Yolunuzu da bahtınızı da açık eylesin diyorum.
Azerbaycan, Bosna Hersek, Endonezya, Gambiya, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs, Kuzey Makedonya, Mali, Moğolistan, Pakistan, Somali, Suudi Arabistan ve Özbekistan'dan gelerek burada eğitim alan misafir subaylarımızı da yürekten tebrik ediyorum.
Sahip oldukları mesleki donanımı yüksek bir vazife şuuru ile perçinleyen subaylarımızı eğiten komutanlarımıza, hocalarımıza da milletim adına teşekkür ediyor, emekleri, gayretleri için takdirlerimi iletiyorum. 2016'da kurduğumuz Milli Savunma Üniversitemiz, kendi alanında dünyanın önde gelen eğitim kurumlarından biri olma özelliğini sürdürüyor.
Silahlı Kuvvetlerimizin geleceğini şekillendirecek, savunma stratejimize yön verecek, kahraman ordumuzu daha ileri noktalara taşıyacak kurmay kadrolarımız bu ocakta yetişiyor. Üniversitemiz bilhassa güvenlik, strateji ve savunma gibi disiplinlerde yüksek düzeyli eğitim, yayın ve araştırma faaliyetleriyle askeri çalışmalar noktasında dünya çapında ses getiren işlere imza atıyor.
Üstlendiği misyon ve sahip olduğu vizyonla sivil-asker işbirliğine çok kıymetli katkılar yapan üniversitemiz, başarı çıtasını her geçen gün daha yükseğe taşıyor. Bünyesindeki Harp Enstitüleri, Harp Okulları ve Meslek Yüksekokulları ile ordumuza bilgili, ahlaklı, vatanına, milletine, milli iradeye bağlı subay ve astsubaylar kazandıran üniversitemize, Sayın Rektör ve yöneticilerimize, üniversitemizin sivil-asker eğitimci kadrosuna teşekkür ediyorum.
Kuruluşundan itibaren Milli Savunma Üniversitemize daima destek verdik. Her ihtiyacında üniversitemizin yanında olduk. İnşallah, bundan sonra da tüm imkanlarımızla bu güzide kurumun yanında olmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, şu hakikati burada evvelemirde ifade etmek durumundayım. İkinci Cihan Harbi'nden sonra tesis edilen uluslararası sistemin askeri, siyasi ve iktisadi kırılmalar yaşadığı zorlu bir dönemden geçiyoruz. Ticaret, teknoloji, enerji ve kültür savaşları, askeri ve siyasi rekabetin dozunu günden güne artırıyor.
Yapay zeka, insansız teknolojiler, yarı iletkenler ve nadir toprak elementleri gibi yeni değişkenler, konvansiyonel stratejilerin dönüşümünü de zaruri hale getirdi. Geçmişin siper savaşlarının yerini bugün artık siber savaşlar almış durumda.
Hem bölgemizde hem dünyada yeni denklemler kurulurken jeopolitik dinamikler de büyük oranda değişim ve dönüşüme uğruyor. Post-liberal dönem olarak da adlandırılan bu yeni gerçeklikte ülkemizin güçlü şekilde var olması, yeni sistemde kutup başı olarak yerini alması için elimizden gelen bütün çabayı gösteriyoruz.
Bilhassa, yerli ve milli yüksek teknoloji yatırımlarımızla, savunma sanayindeki hamlelerimizle küresel planda adından söz ettiren ülkeler arasındayız. Milli Savunma Üniversitemiz, burada da hayati sorumluluk üstlenmektedir. Bir yandan ülkemizin caydırıcı gücünü oluşturan kahraman askerlerimizi yetiştirirken, diğer yandan stratejik imkan ve kabiliyetlerimizin tekamülü noktasında önemli adımlar atıyoruz.
Buradan yetişen vatan evlatları, bölgemizde ve dünyanın farklı ülkelerinde üstlendiği misyonlarla küresel barış ve güvenliğin tesisine çok mühim katkılar yapıyor. Bu vesileyle tüm komutanlarımıza, tüm hocalarımıza, milletimizin istiklal ve istikbali, devletimizin bekası için fedakarca görev yapan tüm askerlerimize ve elbette Türk Silahlı Kuvvetlerimizin komuta kademesine bir kez daha tebriklerimi iletiyorum.
Mezuniyet töreninin yanı sıra bugün ayrıca Milli Savunma Üniversitemizde ve bağlı birimlerinde yapımı tamamlanan altı yeni camimizi ibadete açtık. Rektörlük camimizle birlikte açılışını yaptığımız diğer camilerimizin de üniversitemize hayırlı olmasını diliyor, inşasında emeği geçen herkesten Allah razı olsun diyorum.
Geçmişi şanla, şerefle, sayısız zaferlerle dolu bir ordu-millet olarak, tıpkı diğer alanlar gibi dünya askeri müktesebatına da çok önemli katkılarda bulunduk. Kurmaylık zekamızı yalnızca harp sahalarında değil, cephe gerisindeki çalışmalarımızda da dost düşman, herkese gösterdik.
Tarih boyunca atalarımız bir yandan yeryüzünde iyiliği, adaleti, huzur ve emniyeti hakim kılmak için çabalarken, diğer yandan dünya tarihine geçen önemli başarılara imza attılar. Savaş hukukunun, savaş ahlakının temel ilkelerine her şartta riayet ettik.
Bu noktadaki hassasiyetimizi her seferinde vurguladık. Akıncılarımızın "Allah Allah" nidaları cenk meydanlarından hiç eksik olmadı. Sayıca bizden katbekat nice orduyla karşı karşıya geldik. Ancak tarihimizin hiçbir döneminde, en kanlı muharebe koşullarında dahi kadınlara, çocuklara, yaşlılara, masum ve sivillere dokunmadık.
Farklı kıtalara nizam veren idari ve siyasi teşkilatlanma kabiliyetimizi askeri taktik ve stratejilerimizle besledik, zenginleştirdik. İlk düzenli ve disiplinli ordumuzu bundan tam 2234 yıl evvel, milattan önce 209'da kurduk. Modern ordularla uygulanan onlu sistemi dünya askeri literatürüne 2000 yıl önce biz hediye ettik. Alplerimizle, erenlerimizle, gazilerimizle fetih ve gaza ruhunu gönül coğrafyamızın dört bir yanına yayarken, istimalet anlayışımızla aynı zamanda kalpleri de fethettik.
Bugün sert ve yumuşak gücün mükemmel terkibini ifade eden akil güç, ecdadımız tarafından istimalet politikası olarak yıllarca uygulandı. Sultan Fatih'in liderliğinde 1453'te topları etkin bir şekilde kullanarak yalnızca İstanbul'u fethetmekle kalmadık, aynı zamanda savaş konseptini de baştan aşağı değiştirdik. Lojistik yapılanmadan, sefer planlamasına, haritacılıktan, haber alma operasyonlarına, harp sahasına yeni bir ufuk kazandırdık. Muharip unsurların sevk ve idaresinde, taktik ve manevra kabiliyetinin geliştirilmesinde dünyada eşi benzeri olmayan yeniliklere imza attık.
Değerli arkadaşlarım, bakınız şu örneği özellikle sizlerle paylaşmak istiyorum. Hadimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn Yavuz Sultan Selim Han, Mısır Seferi sırasında "geçilmez" denilen Sina Çölü'nü sadece 13 günde geçti. Kendisinden üç asır sonra Napolyon ordularının dahi geçemediği bu çölü üstün bir askeri zekayla tasarladığı ikmal ve su tedarik sistemiyle neredeyse hiçbir zayiat vermeden aşmayı başarmıştır.
Aynı şekilde, Malazgirt Savaşı'nda Sultan Alparslan, Türk askeri dehasının bir başka örneği olan hilal taktiğini son derece başarılı bir şekilde uygulayarak Anadolu'nun kapılarını ardına kadar açmıştır. Hayat ve haysiyetimiz için çarpıştığımız, yedi düvele meydan okuduğumuz İstiklal Mücadelesi de hiç şüphesiz milletimizin iman ve cesaretinin yanı sıra, subaylarımızın feraset ve dehasıyla zafere ulaşmıştır.
Bu zaferlerden biri de 26 Ağustos 1922'de Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Taarruz'la başlayan ve 30 Ağustos'ta Başkomutan Meydan Muharebesi ile taçlanan harekatıdır. Subaylarımızı "ordunun ruhu" olarak tanımlayan Gazi Mustafa Kemal bu harekata ilişkin şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat, Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir."
Her sayfasını zaferle, erdemle, hakkaniyetle süslediğimiz köklü tarihimiz askeri deha ve kabiliyet anlamında daha nice başarılarla doludur. Şehit ve gazilerimizden emanet aldığımız bu toprakları çok daha güçlü bir şekilde geleceğe taşımak, büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa etmek bizim en temel vazifemizdir. Çalışmalarımızı şanlı mazimizden aldığımız güç ve cesaretle, milletimize duyduğumuz sarsılmaz güvenle, işte bu istikamette sürdürüyoruz.
İHA'larımızla, SİHA'larımızla, son teknoloji ürünü kara, hava, deniz ve haberleşme araçlarımızla bugünün savaş konseptini de yine biz belirliyoruz. Diğer taraftan, iç cephemizi de tahkim ediyor, birliğimizi, dirliğimizi, kavlimizi güçlendirmek için tarihi nitelikte adımlar atıyoruz. Bu adımlarla "Terörsüz Türkiye" ve "terörsüz bölge" hedeflerimize doğru kararlı, ümitli ve dikkatli bir şekilde ilerliyoruz. Bu menzile vardığımızda, inşallah çok daha güçlü, çok daha müessir, çok daha muteber bir Türkiye'yi hep birlikte hayata geçirmiş olacağız.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, bakınız ne diyor: "Söz, tir-endaz'ın, yani okçunun çektiği oka benzer." Tüm dünya bilsin ki bizim birlik ve kardeşliğimiz de gerilmiş bir yay gibidir. Bu yaydan çıkan her ok, milletimizin bekasına kasteden düşman her kimse ona yönelmiştir. Okun er ya da geç, hedefi tam isabetle vuracağına, kirli kuşatmaları yarıp geçeceğine, Allah'ın izniyle emperyalist planları yırtıp atacağına biz tüm kalbimizle inanıyoruz, bundan hiçbir şüphe duymuyoruz.
Buradan milletimizle birlikte, yüzünü Türkiye'ye çevirmiş tüm dost, kardeş ve soydaşlarımıza sesleniyorum. Gazze ve Suriye başta olmak üzere, bölgemizdeki kardeşlerimizin yaşadığı ağır imtihanlar kimseyi endişeye sevk etmesin.
Coğrafyamızı kana, katliama, vahşete ve gözyaşına boğmak isteyenlerin pervasızlıkları kimseyi karamsarlığa sürüklemesin. Bin yıldır yaşadığımız bu topraklarda biz nice imtihanlarla karşılaştık. Nice badireler atlattık. Nice musibetlere göğüs gerdik. İçeriden ve dışarıdan nice ihanete muhatap olduk. Ama hepsinin de üstesinden gelmeyi hamdolsun, başardık.
Zümrüdüanka gibi her seferinde küllerinden yeniden doğduk. Zalimler karşısında diz çökmedik. Müstevliler karşısında boyun eğmedik. Zorbalar karşısında teslim olmadık. Can verdik, canımızdan aziz bildiklerimizi kara toprağa verdik. Fakat istiklal ve istikbal sevdamızdan asla taviz vermedik.
Bize ömür biçenler oldu, bize kefen biçenler oldu. "Hasta adam" dediler. "Bu sefer tamam" dediler. "Türkler yok olacak, esir olacak" dediler. Her defasında Türk'ün sarsılmaz imanına ve çelikten iradesine çarptılar. Her defasında Türk milletinin mücadele azmi, sabrı, cesareti karşısında kaybettiler. Bize ömür biçenlerin çoğu tarih oldu. Çoğu unutulup gitti. Şimdi onları kimse hatırlamıyor. Ama Türk milleti olarak biz, hamdolsun dimdik ayaktayız, tarih yazmaya devam ediyoruz.
Dün vardık, bugün varız, inşallah kıyamete kadar da var olacağız. Her karışı şehit kanlarıyla mühürlenmiş kutsal vatan topraklarında özgürce yaşamaya, zalime kabus, mazlum ve mahzun gönüllere umut ışığı olmaya inşallah ebediyen devam edeceğiz.
Unutulmasın ki, karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu andır. Etrafımızdaki karanlık kimseyi ürkütmesin, kimsenin umutlarını kırmasın. Allah'ın izniyle, bölgemizin üzerine barış güneşinin doğmasına kimse engel olamayacak. Coğrafyamızın her köşesinde huzurun hakim olmasına kimse set çekemeyecek.
Bugün bir kez daha söylüyorum: Karanlıktan beslenenler, kandan ve kaostan beslenenler eninde sonunda kaybedecek, kazanan kardeşlik olacak, insanlık olacak. Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla geniş coğrafyamızda, merkezinde zulmün ve çatışmanın değil, inşallah istikrarın, adaletin, özgürlüğün ve iş birliğinin olduğu yepyeni bir sayfa açacağız. Bu coğrafyanın ebedi sakinleri olarak sırt sırta verecek, kenetlenecek, fitne tüccarlarına aldanmayacak, kurulan tuzaklara düşmeyecek, hep beraber bölgemize yönelik kirli senaryoları inşallah yırtıp atacağız.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu düşüncelerle, kurmaylık eğitimlerini alınlarının akıyla tamamlayan 241 subayımızı ayrı ayrı tebrik ediyorum. Silahlı Kuvvetlerimizin farklı kademelerinde üstlenecekleri vazifelerde her bir subayımıza Rabbimden üstün başarılar niyaz ediyorum. Misafir subaylarımızın da ülkeleri, orduları ve milletleri için hayırlı görevler icra etmelerini, alacakları yeni vazifelerle aramızdaki gönül bağını inşallah daha da güçlendirmelerini temenni ediyorum.
Sözlerime son verirken, bu vatan için, bu bayrak için, bu aziz milletin istiklal ve istikbali için toprağa düşen tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Her biri cesaret ve fedakarlık timsali olan gazilerimize hayırlı ve bereketli ömürler diliyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla."
Hibya Haber Ajansı© Copyright 2025 pendikhaberler.com.tr Tüm Hakları Saklıdır. Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.